" Yurtdisindan mal ihraç ederek yurt içinde satan ithalatçilar ana satici ile çogunlukla distribütörlük anlasmasi yaparlar. Bu anlasmalarin bir çoguda tek saticilik sözlesmeleridir. Yani anlasmaya göre ithalatçi yurtdisindaki saticinin ülkedeki tek temsilcisi olacak, ana satici olan (üretici) yabanci firma mal ihraç ettigi ülkede o distribütörden baskasina mal vermeyecektir. Dogal olarak distribütör yabanci markanin tek temsilcisi, kullanim hakkina sahip tek yetkili olacaktir. Hatta bu sözlesmelerin bir çogunda markanin lisans alarak kullanimi hakki da münhasiran distribütöre verilmekte, böylece ülke içindeki marka tecavüzlerine karsi distribütörün dava açma, tecavüzü önleme imkani da saglanmaktadir. Satici bu tür sözlesmelerde piyasa lideri oldugunu düsünerek yüksek fiyatlardan satis öngörmüs olabilmekte ve mallar o fiyat üzerinden satisa sunulmaktadir.
Fakat yurtdisinda bulunan ithalatçi firmanin orda yada baska ülkelerde piyasaya sürdügü üstelik baska ülkelerde ki elverissiz kosullar nedeniyle (rekabet nedeniyle) daha ucuz olarak piyasaya sürdügü mallar o ülkelerden distribütör disinda birisi tarafindan ithal edlilip satilirsa ne olacaktir? Literatürde bu duruma �paralel ithalat� denilir. Paralel ithalat sadece ülkemizde degil Dünyanin her yerinde ciddi uyusmazliklar yaratan ve çözümü üzerinde çok çalisilmis bir konudur. Burada ana sorun sudur: markali malin tek saticisi, marka kullanimindan dolayi bu ithalati önleyebilir mi? Tek satici (distribütör) marka tecavüzünden yola çikarak piyasaya giren yeni ithalatçiyi dava edebilecek midir?
Markalari Koruyan 556 sayili Kanun Hükmünde Kararnamenin 13�ncü maddesine göre marka sahibi mali bir kez kendisi piyasaya sürdükten sonra, marka hakkina dayanarak bu malin tedavülünü önleyemeyecektir. Buna �marka hakkinin tüketilmesi ilkesi� denilir. Bu ilkenin kabul edilmesi son derece önemlidir. Çünkü eger marka sahibi mallarin tedavülünde, tedavülün herhangi bir asamasina müdahale imkanini elinde tutmaya devam etseydi, bu durum serbest ticaretin durdurulabilmesi ve hatta tekellesme anlamina gelirdi. Söyle bir örnek verelim; örnegin Arçeligin mal verdigi bir acentesi ile anlasmazliga düstügünü, onun kendi mallarini satmasini istemedigini düsünelim. Acenteye karsi marka tecavüzünden yola çikarak dava açabilseydi, bu durum marka hakkinin dayanilmaz boyutlarda uygulanmasi anlamina gelecek, serbest ticaret ortadan kalkmis olacakti. Oysa satici kendisi tarafindan üretilmis, satilmis veya izniyle piyasaya çikarilmis mallara marka tecavüzünden dolayi yaptirim uygulayamaz. Acente sahte üretilmis olmamak kaydiyla her yerden Arçelik marka mali temin edip satabilir.
Bu ilkenin yurtdisindan ithal edilen ürünlere de uygulanip uygulanmayacagi 13�ncü madde de belirtilmemistir. Çikan uyusmazliklar mahkemelere intikal etmis ve bir Yargitay Karari ile açikliga kavusturulmustur. Bu Yargitay Karari sonuç olarak paralel ithalatin önlenemeyecegini, zaten marka tecavüzüne iliskin bir durum olusmadigindan bu yönde dava da açilamayacagini öngörmüstür. Bu durumda örnegin Almanya da bir firmadan mal alan, o firmanin distribütörlügünü yapan bir kisi, ayni mal örnegin Bulgaristan�dan daha ucuza getirip satan baska bir ithalatçiya herhangi bir sey yapamayacaktir. Yapabilecegi sey su olabilir: Eger diger ithalatçi markayi tabelalarinda, kataloglarinda, diger basili evraklarinda kullaniyorsa bunlari önleyecek davalar açabilecektir. Marka sahibinin de ondan lisans alan tek saticinin da diger ithalatçiya karsi her türlü reklama yönelik faaliyetten dolayi dava açma hakki vardir. Bunun disinda Türk Ticaret Kanunun 56 ila 65�nci maddeleri arasinda düzenlenen haksiz rekabete iliskin hükümlerde kendisi tarafindan kullanilabilecektir.
Sonuç olarak Türkiye�de paralel ithalati önleyecek herhangi bir yasal engel bulunmamaktadir. "
Alıntıdır ve şimdi soruyorum sizleri bu tarz malları kullananlar varmı ve bu tarz mallar nekadar sağlam ayrıca garantileri varmı?
Fakat yurtdisinda bulunan ithalatçi firmanin orda yada baska ülkelerde piyasaya sürdügü üstelik baska ülkelerde ki elverissiz kosullar nedeniyle (rekabet nedeniyle) daha ucuz olarak piyasaya sürdügü mallar o ülkelerden distribütör disinda birisi tarafindan ithal edlilip satilirsa ne olacaktir? Literatürde bu duruma �paralel ithalat� denilir. Paralel ithalat sadece ülkemizde degil Dünyanin her yerinde ciddi uyusmazliklar yaratan ve çözümü üzerinde çok çalisilmis bir konudur. Burada ana sorun sudur: markali malin tek saticisi, marka kullanimindan dolayi bu ithalati önleyebilir mi? Tek satici (distribütör) marka tecavüzünden yola çikarak piyasaya giren yeni ithalatçiyi dava edebilecek midir?
Markalari Koruyan 556 sayili Kanun Hükmünde Kararnamenin 13�ncü maddesine göre marka sahibi mali bir kez kendisi piyasaya sürdükten sonra, marka hakkina dayanarak bu malin tedavülünü önleyemeyecektir. Buna �marka hakkinin tüketilmesi ilkesi� denilir. Bu ilkenin kabul edilmesi son derece önemlidir. Çünkü eger marka sahibi mallarin tedavülünde, tedavülün herhangi bir asamasina müdahale imkanini elinde tutmaya devam etseydi, bu durum serbest ticaretin durdurulabilmesi ve hatta tekellesme anlamina gelirdi. Söyle bir örnek verelim; örnegin Arçeligin mal verdigi bir acentesi ile anlasmazliga düstügünü, onun kendi mallarini satmasini istemedigini düsünelim. Acenteye karsi marka tecavüzünden yola çikarak dava açabilseydi, bu durum marka hakkinin dayanilmaz boyutlarda uygulanmasi anlamina gelecek, serbest ticaret ortadan kalkmis olacakti. Oysa satici kendisi tarafindan üretilmis, satilmis veya izniyle piyasaya çikarilmis mallara marka tecavüzünden dolayi yaptirim uygulayamaz. Acente sahte üretilmis olmamak kaydiyla her yerden Arçelik marka mali temin edip satabilir.
Bu ilkenin yurtdisindan ithal edilen ürünlere de uygulanip uygulanmayacagi 13�ncü madde de belirtilmemistir. Çikan uyusmazliklar mahkemelere intikal etmis ve bir Yargitay Karari ile açikliga kavusturulmustur. Bu Yargitay Karari sonuç olarak paralel ithalatin önlenemeyecegini, zaten marka tecavüzüne iliskin bir durum olusmadigindan bu yönde dava da açilamayacagini öngörmüstür. Bu durumda örnegin Almanya da bir firmadan mal alan, o firmanin distribütörlügünü yapan bir kisi, ayni mal örnegin Bulgaristan�dan daha ucuza getirip satan baska bir ithalatçiya herhangi bir sey yapamayacaktir. Yapabilecegi sey su olabilir: Eger diger ithalatçi markayi tabelalarinda, kataloglarinda, diger basili evraklarinda kullaniyorsa bunlari önleyecek davalar açabilecektir. Marka sahibinin de ondan lisans alan tek saticinin da diger ithalatçiya karsi her türlü reklama yönelik faaliyetten dolayi dava açma hakki vardir. Bunun disinda Türk Ticaret Kanunun 56 ila 65�nci maddeleri arasinda düzenlenen haksiz rekabete iliskin hükümlerde kendisi tarafindan kullanilabilecektir.
Sonuç olarak Türkiye�de paralel ithalati önleyecek herhangi bir yasal engel bulunmamaktadir. "
Alıntıdır ve şimdi soruyorum sizleri bu tarz malları kullananlar varmı ve bu tarz mallar nekadar sağlam ayrıca garantileri varmı?
Yani telefonlar distribitörlerin kayıtlarında ülkede gözüküyor ama garantili değil.Grantiyi veren ise yukarıda anlatılan paravancılar 
